• Slide
    CEMAL NALCI • KİŞİSEL WEB SİTESİ
  • Slide
    CEMAL NALCI
  • Slide
    CEMAL NALCI

İnsanların; edinimleri, alışkanlıkları ve ezberleri; evrenin içinde bir yağmur damlası bile olmayan hacimlerini dünya sandıkları, kabuklarının dışına çıktıklarında gördükleri başka postlara da ne kadar itici tepki verdikleri de bir o kadar aciz ve yüreksiz olmalarındandı. Oysa aşkların yanı sıra duygunun da ağırlık kazandığı yaşanmışlıklara bakıldığında hakikatlerin okunabilmesi sanırım bizi insan yapıyor ve heyecanlandırıyor.  İlişkilerimizin ve de tepkilerimizin değişken oluşu, kültürlerin karmaşası ışığında müziğin toplumları kaynaştırması bile; aynı tünelden çıkmamıza rağmen en küçük kargaşa bizleri korkutuyor ve karşılığında küçük çıkarlarımız söz konusu olduğunda insanlığımızı darağacında bırakabiliyoruz. 

     Dürüst yaşamanın süre gelen yol ayrımlarında; olaylar, devam eden hayat ve sorumluluğunu üstlendiğimiz olguları kurşun asker olarak karşımıza çıkararak, bizleri yeri geldiğinde çok kolay harcadıklarını da görüyoruz. Sarf etmek zorunda olduğumuz enerjinin zamanla bir ‘hiç’ olduğunu yaşayarak öğrendiğimizde, onca emeğin, yerine koyamayacağımız zamanın boşa gittiğini anladığımız an kahretme lüksümüzde olmayacak, olmamalıyız da. Evet, kenara itilmişliğin buruk acısı sinemizde alev toplarına dönecek. Filmi; sayısını unutacağımız kadar seyretsek de, sorular; mabedimize militan olacaktır.

Ve birileri karşımıza dikilip sorgulayacak; sevdiğimiz, değer verdiklerimiz ya da umarsız kişiler dokunacaklar pervazsız tavırlarıyla. Ama sen cevaplar vereceksin suskun duruşunla.

Yaşanmışlıkların gölgesinde ilerlerken geri dönüş kesin yoktur, bilene. Ya ders alacaksın ya da alınan dersleri unutacaksın ki unutmuş sanacaksın. Unutulan yaşanmışlıklar yinelendiğinde bir kere daha yaşayacaksın ve bir sonrakinde suça bulanmış karakterini oluşturacaksın, aslında ders alıp da süre gittiğin yolda zaten sende vazgeçmediğin kimliğinde olacaksın. 

An gelecek yıllarca yaşadığın ortamdan bir kapris uğruna koparılacaksın. Parçalanmış ailelere ve çaresiz insanlara özveri ile yardıma koşarken geride kendi ailenin de parçalandığını sonradan fark edeceksin. Elini uzattığın insanlara, takım arkadaşlarına; baba, ağabey, kardeş, psikolog, adı her ne müdür olsan da, yaşayanlardaki çaresizlikleri yudumlarken ölümüne yoldaş olacaksın.

İş yerinde bir koltuk üzerine kıvrılarak yattığın, belki de hijyenin bile adının duyulmadığı kaplardan su içtin ya da kaşıkladın adını bilmediğin yemekleri, misafir sevenlere misafir oldun kim bilir! Ama hep dertlerini dinledin, hayata bağlanmaları için nasıl davranmaları gerektiğine yol yaptın, ışık oldun. Çözümleri beraber ürettin loş lambaların altında. Dinleyenler tabi ki oldu, kullananlar da. Hatalar yapacaksın ve bu çok normal. Örneğin; İşinle insanlığını karıştıracaksın ve üzülen de sen olacaksın. Bu değişmez karakterinin eylemleri doğrultusunda büyük, çok büyük hayal kırıklıkları yaşayacaksın. Maddi sıkıntılar çekeceksin, çokta zorda kalacaksın da, manevi sıkıntıları nasıl onaracaksın? Çıkarların üzerine yıkıcı bir şekilde giden mahlûklar bir şeyi unutuyorlar, zannetmesinler ki kazanacaklar. Daima kazananın  -ecel- olduğunu anladıklarında çok geç kaldıklarını muhakkak ve muhakkak öğrenmiş olacaklar. Ne acıdır ki yaşayıp öğrenmiş olacaklar. Bu öğrenmelere kaç ömür yeter ki? Oysa insan kalabilmek en basitiydi, yapamadık.

                               cemalnalcı

 

    


 

 

Kalite ve Güvenin Tek Adresi

Sayılarla bizi tanıyın

0
0
0